Başıboş Double

Umuttepe Kampüsü 300-350 metrelik bir rakıma sahip. Sabahları İzmit Anıtparktan son derece dik bir rampayla Üç tepeler köyüne kadar tırmandıktan sonra geri kalan yolu fazla iniş çıkış olmadan devam ederek okula varırım.
Bu sabah tırmanırken arabanın burnu neredeyse gökyüzüne dönük, şehrin üzerini kalın bir örtü gibi saracak bulutlar geliyordu. Saat 10’a yaklaşırken rüzgar tüm şiddetiyle binanın duvarlarına vurmaya başladı. Pencerelerin ufak aralıklarından esen rüzgar bir uçağın motor gürültününe benzer  sesle içeri girmeye başladı.  Bu gürültün şaşkınlığını sınıfla paylaşıp gülüştük.
Neyse dersten çıkıp bir kaç yeri aradım. Maalesef ulaşmam gereken hiç bir kişiye ulaşamadım. Bu arada telefonum çaldı. Arayan denizcilik derneğinden Fikret kardeşim idi. Hayırdır deyip açtım. “Hocam teknede misin? ” diye sordu. Yooo dedim şaşkınlıkla,  bu havada denizde mi olunur diye içimden geçirirken. “Hocam Güngör aradı senin tekne askeriyenin önüne doğru sürükleniyormuş” dedi. Yakınlarda mısın diye ekledi. Hayır okuldayım dedim. Tamam o zaman merak etme , ben şimdi gidiyorum tekneye dedi. Telefonu kapattıktan sonra hemen dernekten Ali’yi aradım onun çekecek kayığı var çünkü. O da müsait değilmiş. Fikret’i yeniden arayıp son gelişmeleri sordum. Bana olayların kontrol altında olduğunu, gelmeme gerek olmadığını söyledi. Ardından dernek başkanı Ekrem bey arayıp teknenin tonoz taradığını söyledi. Durabilmek ne mümkün, zaten dönemin son haftası ve dersler bitmiş,  arabaya atlayıp yola çıktım.

Yolda kafamdan hasar ve maliyet hesabı yapıyorum. Bu rüzgarla tekne kıyaya doğru gitse ya çamura oturacak,  işimiz o kadar zor değil ama kıyıya çarpsa gövde yırtılır, tamiri vakit alır.  Bu düşüncelerle sahile vardım.

image

İskelede Uzun Ismail’i  gördüm. O da teknesine bakmaya gelmiş ama ortada teknesi yok. Hah dedim benim tekneye Ismail’in kayıkla gitmişler.  Durumu ona da açıkladım. Double uzaktan nokta büyüklüğünde görünüyordu.  Neyse arkadaşlar herhangi bir hasar olmadan tekneyi yakalamışlar. Yağmur yağıyordu, sundurmanın altına girip onları bekledik İsmail ile. Tekne gittikçe büyüdü. Sonunda kıyıya yaklaştılar. Römork görevini üstlenen teknede Fikret ve yine dernekten Güngör beyle beraberler. Kendilerinden Allah razı olsun. Zamanında müdahale ederek bir çok gereksiz dertten beni kurtardılar. Eski tonoza değil Güngör beyin tonoza bağladık Double’ı. Baktım problemin sebebini daha önce yaptığım yetersiz bir uygulamadan kaynaklandığını gördüm. Demiride denize bıraktım. İki iple deli bağlar gibi bağladık tekneyi tonoza.  Rüzgar yeniden esmeye başladı. Fikret ve Güngör İsmail beyin teknesini bağlamak için iskeleye gitti.

image

Ben benim ufak filika ile gitmiştim, son kontrolleri yapmak için Double’da kaldım. İşimi bitirince bende kıyıya döndüm. Artan rüzgar beni dönüşte baya zorladı kürekte.

Oradan Fikret’in dükkana gittik çay demlenmişti. Asıl çileyi onlar çektikleri hâlde bende yorgunluk çayından kendi payıma düşen kısmını içtim.  Biraz önce artmaya başlayan rüzgar şimdi tam bir fırtınaya dönmüştü.  Duramadım tekrardan sahile inip tekneyi kontrol ettim. Denizin üstü kırılan  dalgaların köpüğü ile kaplıydı. 40 mili aşan bir hızla rüzgar lodostan bindiriyordu. Eğer tekne şimdi sürüklenmiş olsa kesinlikle kurtaranazdık. Verilmiş sadakamız varmış diyerek,  şiddetle baş kıç vurup duran Double’ı orada bırakıp dükkana  döndüm. Günün geri kalanını daha önce denizde yaşanmış kötü anıları dinleyerek kapattık. Dönerken rüzgar biraz dinmişti ama yinede durum aşağıdaki gibiydi. Arkadaşlardan tekrardan Allah razı olsun…

image

Leave a comment